Uzak İhtimal
Fenerbahçe, lig şampiyonluğu umutlarını Ankara 19 Mayıs Stadı'nın çimlerine gömdü. 3 ayaklı koşunun bir ayağında havlu atıldı. Beraberliğe bile tahammülü olmayan bu puan tablosunun içinde olmak, bu yenilgiyi hiç kaldıramaz. Ligin ilk yarısında ve ikinci yarının başında tüketilen kredilerdi takımı bugün zora sokan, artık kısa vadesi kalan lig için şampiyonluk çok uzak ihtimal.
Ama hayat devam ediyor, alınacak 2 kupa var, onları yarı finalinde olunduğu gerçeği var, o yüzden yılmadan mücadeleye devam. Perşembe günü tarihindeki en büyük maçlardan birine çıkacak Sarı Kanaryalar. Zaten bu akşam oynanan Gençlerbirliği maçındaki en büyük eksiklik olan konsantrasyon, perşembe akşamına saklanmış olsa gerek. 3 ayrı yolda ilerleyebilmek için 3 günde bir maç yapmak hiç kolay değil işte. Yine de bu maç sahadaki oyunculardan sadece Caner'in 4 gün önceki Eskişehir kupa maçında ilk 11 başladığını, Webo, Cristian ve M. Topuz'un da o maç son 20 dakika görev aldıklarını hatırlarsa, bu akşam sahadaki oyuncular için yorgunluk bahanesi yoktu.
Son 10 resmi maçtır kaybetmeyen takım, en son Beşiktaş karşısında yenilmişti. Tuhaftır o maçta da bu maç olduğu gibi iyi oynamaya çalışmıştı. O maçta da bu maçtaki gibi yumuşak bir orta saha vardı. Rakibe baskı yapamayan, rahat top yapmalarına izin veren, oynatmamaktan ziyade oynamaya çalışan bir düşünce vardı. Galibiyet getirmeyen o oyundan sonra, 4 Avrupa, 5 Lig, 1 Türkiye Kupası maçı olan yenilgisiz 10 maçlık seri geldi. Ligde Ordu-Antalya gibi deplasmanlarda, Bursa-Eskişehir gibi zor takımlarla oynadı, çoğunun ortak noktası vardı, "taraftara göre" sıkıcı futboldu. Yani, 0-0 'ı cebe koyan, oyunu ve topu sürekli kontrol eden, rakibi durduran, maçtan düşmeyen ayakta kalan takım olgusu. Sarı kanarya işte bunu sahaya yansıtamadı, kendi ezberini bozdu ve kontrolden çıktı. Daha "oyun oynama" isteği olan bir kadro ile çıktı maça ama olmadı. Hem iyi oynamak hem de kazanmak kolay değil, hele ki kupalara ilerlerken. Bunu becerebilen takım sayısı Avrupa'da bile çok değil. Gerçi bu oyun tarzı için çok da suçlayamayız; ligin 2. yarısı devreye giren sistemi işletenlerden Emre'nin ve Sow'un sakatlıkları bir noktaya kadar iyi idare edilmişti, bu maç üstesinden gelinemedi. Takımın can alıcı gücü, Sow-Webo-Kuyt üçlüsünden üçü de iyi değildi bu maç. Orta sahanın ortasında M.Topal ya da Selçuk gibi daha defansif bir orta saha tercih edilmediğinden, bu maç Cristian - Meireles ikilisi o defansif sertliği gösteremedi. Salih de savunmada neredeyse hiç yoktu, kendisinden beklenen oyunun her iki yönünü de oynayabilen modern orta saha oyuncusu görüntüsünden uzaktı, "karşı kale" önlerinde bir iki şık hareket yaptıysa da, hatalı şut ve pas tercihleri yaptı. Bu orta üçlünün etkisizliği, bu maçın kaybedilmesinin temel etkenlerden biriydi.
Fenerbahçe adına bu maçta iyi bir isim yoktu, ama kötülerin içinde en kötüsü ayaklardaki kramponlardı herhalde. Uzun zamandır bu kadar çok ve sık düşen futbolcular topluluğu olmamıştı sanırım bu takımda. Koskoca Fenerbahçe'de, 19 Mayıs Stadı'nın çiminin özelliğini, ıslakken nasıl olduğunu, bu durumda ne tip krampon seçileceğini iyi bilen birileri olmalı her halde. Futbolcuları ise kramponlarından ayrı düşünürsek;
Webo oldukça kötüydü, sanırım yoğun maç trafiğine, ilerleyen futbol yaşı ve bedeni isyan ediyor, yorgunluğunu atamamış. Ne gol girişimi oldu, ne de gol tehlikesi yaratabildi. Ne top tutabildi, ne servis yapabildi. Ve de rakip stoperlerden birinin 5. dakikadan itibaren sarı kartlı olması, birinin de 19 yaşında ilk lig maçına çıkan acemi oyuncu olması avantajlarını değerlendiremedi, onları yoramadı, bozamadı. Sow olmayınca (sonradan girip de olmayınca da) etkisiz eleman olarak ileride kaldı bu maçta.
Kuyt bir var üç yok, bu maçta da en iyi bildiği şey olan sağlıklı yaşam koşularına devam etti, Allahı var Fenerbahçe'nin kaleyi bulan bir kaç topundan ikisi de ona aitti ama yerini bulmayan pasları ile yine sabır testi yaptı. Yaratıcılık eksik, adam geçemiyor, gol yüzdesi düşük, pasları isabetsiz, top kaybı yüksek, bir hücum oyuncusundan beklediğin şeylerden çoğu yok.
2 kafa topu ile gol yiyen takımın stoperleri Egemen ve Yobo'nun kötü
oynadıkları, özellikle Yobo'nun toptan ve sorumluluktan kaçtığını, Ziegler'in ise ne defansta ne ofansta faydası olmadığını gördük bu maç. Gökhan Gönül ise tribünlerden (bu arada Gençlerbirliği tribün yapmış ya la, Tribün Ç. ) kendisine yapılan sataşmaların etkisinde kaldı, gergindi ve performansı düşüktü. Volkan özellikle ikinci yarı iyi kurtarışlar yaparak farkın açılmasını önlese de, 2. golde hatalıydı. Sonradan giren Sow'un sakatlık bitimi ilk maçıydı ve etkisizdi, M. Topuz bal yapmayan arı, Krasiç ise hayal kırıklığının dibi rollerini aynen sürdürdüler.
Fenerbahçe, toplam 7. lig yenilgisini aldı bu maçta. Şampiyonluğa giden bir takım için 30 maçta 7 yenilgi kabul edilemez. Ligde en son 6. hafta deplasmanda oynadığı ve 2-0 yenildiği Kasımpaşa maçından bu yana 23 haftadır gol atıyordu, o gollü seri de bitti. 17. lig maçında geriye düştü daha önce 5 kez çevirebilmişti sadece, çeviremedi bu maçta.
Ligde 6 haftadır Gs, maçlarını Fenerbahçe'den daha önce oynuyordu, bu maç da üst üste 7.cisi oldu ve puan farkı da 7 oldu. Fenerbahçe, her hafta lig maçına, farkın daha fazla olduğu ve onu indirmek zorunda olduğu düşüncesiyle çıktı, bu kadar stres bir yerde kırılacaktı, "beklenilen" oldu, Ankara'da kırıldı. Maç bittikten yarım saat sonra açıklanan gelecek haftanın programında ise iki takım aynı saatte lig maçı oynayacaklar, tesadüf olmalı.
Bu arada, bir takımın taraftarı, galip götürdüğü bir maçta, rakibine yönelik "şike yapsana" diye bağırıyorsa, geçmişinde bazı maçları şike ile verdiği anlamına gelir bence. Şike yapılmadığı için kazandıkları algısı, kaybettilerse şike yapılmıştır düşüncesi, kendilerinin bu işe açık olduğunu bildikleri anlamına gelir. Konu hakkında, o takımın başkanının açıklama yapması, mevcut yasayı uygulayanların takipçi olması gerekir. (ama hiç bir şey yapılmaz, görmezden gelinir, önemsiz bir konudur)
Her işte bir hayır vardır, belki de lige havlu atmak, öncelikli hedefin Uefa Kupası olmasını pekiştirir ve daha yoğun konsantrasyon sağlar. Benfica maçının daha farklı olacağını ve avantajlı bir skor alınacağını umuyorum. O zaman şu anki kara bulutlar dağılır, belki iklim değişir, Akdeniz olur...