18 Şubat 2013 Pazartesi

Kara deplasmanlarda bir Fener'sin.


Fenerbahçe, ligin ikinci yarısında oynadığı 3. deplasman maçını da kazandı. Ligin ilk yarısında sadece 1 deplasman kazanabilen takım için bu çok önemli bir gelişme. Üstelik bu maçı sezonun en iyi oyunlarından birini oynayarak alması, 13 hafta üstüste gol yiyen takımın geçen haftadan beri kalesini gole kapatması ve skor üretme sıkıntısı çekerken bu sorunu 3 golle aşması ve bunu deplasmanda başarabilmesi takdire şayan.


Geçen pazar Mersin ile başlayan 7 günde 3 deplasmanlık seri mutlu bitti. 2 lig deplasmanında alınan 6 puan ve Uefa Kupasında 10 kişiyle alınan beraberlik ciddi bir başarıdır. Perşembe günü çetin iklim şartları yetmezmiş gibi bir de Meireles'in kızarması, hem arkadaşlarının hem hocasının işlerini daha da zorlaştırmıştı.   (Raul , önce kendisine, mesleğine, giydiği formaya, o forma için emek ve para harcayanlara, o forma için ölecek olanlara haksızlık yaptı, bu hatasını affettirir umarım.) Buna rağmen futbolcuların bu zor durumun üstesinden güçlü bir şekilde gelerek beraberlik almaları iyi sonuçtu. Bu güçlüklerden çıkıp Rize'ye uçan Kanarya,  sanki 7 günde 3. deplasmanına çıkmamış, bu sürede içinde 5.000 km'den fazla yol yapmamış gibi diri ve sağlamdı. Sanki 3 gün önce 90 dakika boyunca 10 kişi oynayan o değil de rakibiydi. Kendisi için en zor deplasmanda, rakibinden daha diri bir görüntü çizmesi ve oyunun büyük çoğunluğunda kontrolü elinde tutarak güzel bir oyunla 3 gollü bir galibiyet elde etmesi alkışlanacak bir durumdur.

Fenerbahçe 2013 te oynadığı toplam 7 deplasmanda 5 galibiyet 2 beraberlik alırken, toplamda ise 10. resmi maçında 6 galibiyet 3 beraberlik 1 mağlubiyet almış oldu, 17 gol atıp 7 gol yedi.

Bu maçta ilk 10 dakika harikaydı, 20. saniye Sow'un değerlendiremediği pozisyon, Egemen'in çizgiden çevirdiği top (gol değildi) ve Bamba'nın kendi kalesine attığı gol ile sonuçlandı bu periyot (gol öncesi pozisyon ofsayt değildi). 
"Ama piero öyle demiyor" diyenler için bu yazının okunmasını tavsiye ederim.
Sahanın en iyisi Emre'ydi.Sonra da Cristian. Aynı geçen sene süper final serisinde yine 3 gollü kazanılan Trabzon deplasmında olduğu gibiydiler. Emre tek kelimeyle Fenerbahçe'ye ilaç oldu ligin ikinci yarısı. Takım, ihtiyacı olan bir çok şeyi onda buldu, kaptanlığı, oyunu her yöne her şekilde yönlendirebilmesi, duran top kullanımı ile çok şey katıyor. Nihayet Cristian da iyi oynadı, attığı gol ve 3. goldeki asistinin yanında, oynadığı oyun da etkiliydi. Karadeniz'in havası suyu yarıyor herhalde, formu düştükçe Karadeniz'e göndermek faydalı olur sanırım. Mehmet Topal da bu ikiliyi iyi tamamladı ve ortasahanın, dolayısıyla da oyunun hakimiyeti tamamen Fenerbahçe'nin kontrolünde geçti. Gökhan Gönül'ün de attığı gol, o gol için attığı depar, maç boyunca yaptığı bindirmeler, kanadından ciddi bir açık vermemesi beğeni topladı. Hep beklenen, özlenen gönülleri Gökhan'ı geri döndü. Kuyt toparlanmış, Hasan Ali'ye dinlenmek yaramış, Webo formasına alışmış, Bekir ve Egemen uyum sağlamış, Volkan kalesini gole kapamıştı. Takım da kötü oynayan yoktu, belki en etkisizi, haftalardır en iyilerinden biri olan Sow'du ama onun inci dişleri sağolsun, hiç sorun değil. 

Bamba'nın "sol" ayağıyla yaşadığı şanssızlık yüzünden özür için arkadaşına uzattığı elin havada kalması ise iç burktu, "onur" demek ki sadece isim olarak kalmış o kalecide. Cristian'ın Bamba'ya çarpan şutu ile skor 2-0 olunca, artık maç orada bitti denilebilir. Trabzon aslında kötü başlamadığı maçta, 2 tane pozisyonsuz gol ile geriye düşmesi neticesi oyundan düştü. 3.gol ise hazırlanışından vuruşuna, baştan sona harikaydı. Fark daha da açılabilirdi ama Sadri Başkan ve şehir bunu kaldıramayabilirdi, o yüzden bu skorla bitmesi iyi oldu. Artık Sadri Bey de camiasını kupa takipçiliği ve şike bekçiliği ile oyalamaz da kötü takımın hesabını verir.

Çubuklular için ise bitmiyor bir kez daha yeniden başlıyor hayat, Fenerbahçe söyleyecek son sözü ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder