
Kasımpaşa karşısında 50.saniyede başlayıp
89. dakikaya kadar yaşanan stres, sıkılan dişler, tutulan nefesler... Hepsini unutturdu son dakikalarda gelen 2 gol ile alınan 3-1 lik galibiyet.
Fenerbahçe, 10 Şubat günü Mersin
deplasmanı ile başladığı maratonu 24 Şubat'ta Kadıköy’de güzel bir galibiyet ile tamamladı. 14 günde 3 Lig, 2 Uefa
Kupası olmak üzere toplam 5 maç yaptı, bu maçların 3’ü deplasman 1 i de
kendi
sahasında seyircisizdi, üstelik bu deplasmanlardan biri
kendisi için en zoru olan Trabzon biri de çok zor iklim şartlarındaki
Bate maçlarıydı. Neticede ligde 3 maçta 9 puan alarak umut tazeledi,
Uefa kupasında ise tur atlayarak hedef büyüttü. Toplamda 4 galibiyet 1
beraberlik alıp 8 gol attı 1 gol yedi. Son yıllarda bu tip maratonlarda oldukça iyi performan ortaya koyan çubuklular, bu
sene de iyi gidiyor bu anlamda.
Bu sezon ligde ilk defa 3 maç üst üste kazandı Fenerbahçe, bu istikrar ve alışkanlığı sağlamak önemli. 23. lig maçında 15. kez geriye düştü ancak bu seferki diğerlerine pek benzemiyordu, 50.saniye penaltı ile geri düşmek ekstra bir durumdu, takdir edilmesi gereken geriden gelip maçı almaktı. Bu sezon 4. kez oldu çünkü. Bu değerler, alınan galibiyet ve skor güzel ancak müthiş mi
oynadı Fenerbahçe ? Hayır.. Futbol resitali mi sundu ? Hayır. Ama hırs ve istek
üst seviyedeydi, o da coşkulu ve etkili oyunu getirdi, işte bu milyonlarca sarı
kanaryanın yüzünü gülümsetti.
Takım yoğun bir dönemden geçtiği için doğal olarak daha az yorgun oyuncuları (Raul, Stoch,Yobo) tercih
etmek doğruydu, bunlardan en verimsiz görüneni ise Stoch oldu.
Miro’nun verilen şansı daha iyi değerlendirmesi lazımdı, bu sene katkısı yok
denecek kadar az. Zaten sağda Kuyt da gerçek bir sağ açık olmadığı için
oynadığı tempolu oyuna rağmen gol pozisyonu hazırlayamaması, kendisinin de girememesi, Webo’ya da yardımcı olamaması kanatları kırık kanarya'ya sebep oldu. Webo, profil
gereği, top tutabilen tek forvete uygun bir yapıda değil, dolayısıyla rakip defans
içinde debelendi kaldı, yalnızları oynadı. Takım özellikle orta sahasındaki üçlü
Emre – Topal – Meireles ile özellikle
2. bölgede çok iyi oynadı. Bu sayede topun, dolayısıyla da sahanın ve maçın hakimiydi ama buna
3 puan vermiyorlar, yediğinden fazla gol atana veriyorlar. Bu üçlünün Emre
dışında gol atmak yerine yememek önceliği olduğundan Fenerbahçe bir türlü pozisyon üretemedi, topu 3. Bölgeye taşıyamadı, bal yapmayan arı kovanı gibi görüldü karşı kale'nin önü. Sonuçta koca bir ilk yarı, bir kör dövüşü gibi yavan ortasaha kargaşası içinde geçti.
İkinci yarı Aykut Hoca kendi muhasebesini yaptı, çıkardığı ilk 11‘ini düzeltti, Cristian ve Sow hamleleri ile bambaşka bir takım oluşturdu sahada. M.Topal kötü oynamadı ama skor isteyen bir takım için
yerinde bir değişiklikti daha ileriye dönük bir orta saha almak, Cristian da
geçen hafta Trabzon’dan aldığı morali sahaya iyi yansıttı. Ama esas etki Musa
Sow ile geldi. Bu ligin çok üstünde bir adam olduğunu yine gösterdi, kesinlikle çok büyük bir
santrafor. Kızı Sara’nın doğumu ile iyice gülen suratı Fenerbahçelileri de
güldürdü. Yaşadığı hafif
sakatlık sonrası idman eksiği yüzünden yedek soyunan kara panter, 59. Dakikada oyuna
girerek takımın ihtiyaç duyduğu gol için var gücüyle savaştı. Rakip defansın dengesini dağıtması, pozisyonlara
girmesi, Webo’yu da daha etkin kılması, her
şeyi ile çok olumluydu ve Sara’sına hediye
etti attığı golü.
Sow’un girişi ile maçın
son yarım saatlik görüntüsü, bu takım için özellikle iç saha maçlarında 4-4-2
nin en ideal sistem olduğudur. Bu oyun ile galibiyet gelemeyebilirdi, nitekim Kadıköy’deki Sivas yenilgisi bu oyun kadar olmasa da fena değildi. O maç olmadı bu maç oldu, her zaman bu kadar düşeş atılamayabilir,
böyle 90.dakika penaltı alamaz yılda 1 penaltı hakkı olan takım. O yüzden koca bir ilk yarıyı boşa harcamamak lazım. Ancak bu 4-4-2 yi
destekleyecek iyi bir sağ ve sol kanat oyuncuları olmaması da eli kolu bağlamakta.
Fenerbahçe’ye en iyi zamanındaki gibi iki Tuncay lazım, hem takımı ileri
taşıyacak, hem asist- gol becerisi olacak, hem de adamını
kovalayacak kuvvetli iki kanat adamı. Maalesef Stoch ve Krasiç gibi tek yönlü ama daha vahimi güçsüz, isteksiz ve formsuz oyuncularla hiç bir sistem dikiş tutmaz.
Emre’nin verimli oyununu
da atlamamak lazım. Gerçekten büyük katkısı oluyor, daha önce yazılarda da
çokça değindim, tekrar etmeye gerek yok, iyi ki takıma kazandırılmış, Emre ve
Webo gelmeseydi çok kötü bir durumda olabilirdi takım. 90. Dakika o penaltıyı
herkes atamaz, özgüven ve tecrübe gerekir, bu bile çok önemli bir ayrıntıdır. Onun gelmesiyle Gökhan ve M.Topal
‘da da iyiye gidiş var. Önceden takımda formda oyuncu sayısı az iken, şimdi bu sayının çoğalması güzel bir gelişme. Bir alkış
da bu takımın bu zorlu serinin son maçında 90 dakika ayakta kalacak kondüsyonu
sağlayanlara. Çok eleştiriyordum ben de takımın ayakta duramayışını, gücünün
yetmeyişini, demek ki fiziksel eksiklik kadar moral eksikliği de varmış, fiziksel eksiklik devre arası kampıyla giderilmiş, moral ise takım
içine bir yürek (Emre) ve tribünlerden destek ile...
Tabii ki büyük Fenerbahçe'nin büyük taraftarı bu maçta
muhteşemdi. Bir takım nasıl
desteklenir, nasıl ileri itilir, nasıl motive edilir, rakip nasıl baskı
altına
alır hepsini gösterdi Saracoğlu tribünleri. Gerçek anlamda sahada
12.adam oldu. Rakibin 50.saniyede kazandığı penaltıdan bile etkilemmedi,
takıma moral verdi, ayağa kalkıp savaşmalarını sağladı, "siz o formayı
terletin
biz arkandayız" dedi. Hakem’in sürekli oyunu kesen, rakibin zaman
çalmaya ve
faullü oynamasına müsamaha gösteren kötü performansı bile yıldıramadı
tribünleri, daha da hırslandırdı hatta, Fenerbahçe Yıkılmaz şiarı var ne
de olsa.
Şimdi Çarşamba günü
Türkiye Kupasında bir formalite maçı oynayacak Fenerbahçe. Sonra 5 maçlık yeni
bir seri daha başlıyor 3 Mart Pazar günü İnönü deplasmanıyla. Ardından Uefa kupası
son 16 mücadelesinde Viktoria Plzen
deplasmanı, sonra Kadıköy’de üst üste Bursa lig maçı ve Viktoria Plzen Uefa rövanş maçı, sonra da 17 Mart’ta Antalya deplasmanı. 14 günde 3 ü
deplasman olan çok önemli 5 maç daha, bu seri de güzel bitecek ve Uefa Kupasında
çeyrek final, Lig’de ise şampiyonluğa bir adım daha yakın olacak Sarı Kanarya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder